Emzirmenin Anne-Bebek Bağlanmasına Etkisi
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Klinik Psikolog İnci Nur Ülkü, Dünya Emzirme Haftası kapsamında yaptığı açıklamada, emzirmenin sadece beslenme değil, aynı zamanda güvenli bağlanmanın temelinin atıldığı duygusal bir süreç olduğunu vurguladı.
Emzirme, sadece beslenme değil, güvenli bağlanmanın temelinin atıldığı duygusal bir süreç!
Güvenli bağlanma ve emzirmenin psikolojik önemi
Bebeklik döneminin, yaşamın en hızlı gelişim gösteren ve bağlanma temellerinin atıldığı evre olduğunu belirten Uzman Klinik Psikolog İnci Nur Ülkü, “Bu dönemde, yalnızca beslenme ve bakım değil, duygusal temas da en az fiziksel ihtiyaçlar kadar önemlidir.” dedi.
Emzirmenin duygusal bağlanmadaki rolü
Emzirmenin, bebeğin psikolojik dünyasının şekillendiği ve anneyle bağ kurduğu eşsiz bir etkileşim anı olduğunu ifade eden Ülkü, “Bebekler dünyaya geldiklerinde, dünyayı anlamlandırmak için en çok ihtiyaç duydukları şey ‘güvenli bir ilişki’dir. Emzirme sırasında annenin bebeği kucağına alması, ten teması kurması, göz göze gelmesi, yumuşak sesiyle ona hitap etmesi, bebeğin içsel olarak ‘güvendeyim’ mesajını almasını sağlar. Bu anlarda beyinde ‘oksitosin’ adı verilen hormon hem annede hem bebekte salgılanır. Bu hormon, yalnızca fiziksel yakınlık değil, duygusal bağlılık hissini de beraberinde getirir. Bu biyolojik süreçler sayesinde bebek, düzenli olarak sevgi, sıcaklık ve güven deneyimler. İşte bu deneyimler, güvenli bağlanmanın temelidir.” şeklinde konuştu.
Güvenli bağlanan bebeklerin özellikleri ve önemi
Güvenli bağlanan bebekler, özgüveni yüksek ve stresle başa çıkabilen bireyler oluyor!
Güvenli bağlanma geliştiren bebeklerin ileriki yaşlarda özgüveni yüksek, ilişki kurma becerileri gelişmiş ve stresle baş etme yolları daha sağlıklı bireyler olduklarının araştırmalarla desteklendiğini söyleyen Ülkü, emzirmenin sadece anne ile bebek arasındaki bir an olmadığını, karşılıklı bir duygu alışverişi olduğunu belirtti.
Duygusal uyum ve sosyal gelişim
Emzirme sırasında bebeğin annesinin yüzüne odaklandığını, mimiklerini izlediğini, sesine tepki verdiğini kaydeden Ülkü, “Anne ise bebeğin verdiği küçük sinyalleri okumaya başlar. Bu karşılıklı uyum, yani ‘duygusal senkronizasyon’, bebeğin sosyal zekasının temellerini oluşturur. Araştırmalar, duygusal olarak senkronize olunan bebeklerin ilerleyen dönemlerde duygu tanıma, empati kurma ve sosyal ilişkilerde daha becerikli olduklarını gösteriyor.” dedi.
Emzirmenin sakinleştirici etkileri
Emzirme sırasında annenin kaygı seviyesi azalır, bebek ise sakinleşir!
Uzman Klinik Psikolog Ülkü, “Biyolojik olarak, emzirme esnasında salgılanan oksitosin ve prolaktin hormonları sayesinde annenin kaygı seviyesi azalır, bebek ise sakinleşir. Bu anlar, bebek için içsel regülasyonun temellerinin atıldığı anlardır.” şeklinde belirtti.
Emziremeyen anneler ve bağ kurma yolları
Herhangi bir sebepten dolayı emziremeyen annelerin de bebekleriyle bağ kurabileceğine dikkat çeken Ülkü, “Her anne-bebek ilişkisi özeldir ve tek doğru yolu yoktur. Anne sütü veremeyen ya da emzirme sürecinde zorluk yaşayan anneler, suçluluk duymadan, bebeğiyle bağını farklı yollarla da güçlendirebilir.” dedi.
Biberonla besleme sırasında da göz teması kurmanın, yumuşak bir ses tonuyla bebeğe konuşmanın, onun bedenine sevgiyle dokunmanın, bebekle birlikte geçirilen kaliteli zaman ve duyarlılığın, güvenli bağlanmanın en önemli yapıtaşları olduğunu vurgulayan Ülkü, “Unutulmamalıdır ki, bağlanma, ‘ne yapıldığı’ kadar ‘nasıl yapıldığıyla’ da ilgilidir. Annenin duyarlılığı, tutarlılığı ve sevgisi, emzirmese dahi bebekle güçlü bir bağ kurmasını sağlar. Anneliğin her kadında farklı yaşandığını, emzirmenin ise bu yolculuğun yalnızca bir parçası olduğunu belirtmek önemlidir. Önemli olan, annelerin desteklenmesi, yargılanmadan kabul edilmesi ve her koşulda bebekleriyle kurdukları bağın kıymetinin fark edilmesidir. Sevgi, şefkat ve duygusal temasla beslenen her bağ, ömür boyu sürecek güvenli ilişkilerin temelini atar.” şeklinde tamamladı.